Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mutlu Yıllar...

Resim
Mutlu, sağlıklı ve dostça geçireceğiniz güzel bir yıl diliyorum. :))

Yaprak biti mücadelesi en kolay zararlı.

Resim
Bitki zararlılarıyla ilgili bir başlık açmamıştım. Neden mi? Uzun zamandır, bitkilerimde zararlılara rastlamadığım için sanıyorum. :))  Emine Hanım yaprak bitlerinden dert yanınca, açmam gerektiğini farkettim. Ben dışarıdan çiçek aldığımda, önce güzelce yıkarım. Yerine alıştığında da, eğer riskli bir durum gözlemlediysem uygun ilaçlarla spreyledikten sonra, saksısını ve toprağını değiştirip, yeni yerine koyarım. Böylece dışardan bitki zararlısı taşınmasını engellemiş oluyorum. Bu kadarı her zaman yeterli olmuyor tabi, bir şekilde kalan veya taşınan yumurtalar olabiliyor ve erken müdahale yapılmazsa, bütün bitkilere zarar verebiliyor. Ben önce yaprak bitlerine zaman ayırmak istedim, malum en sık rastlanan ve bize "ya sabır" çektiren zararlılardır kendileri. Çok fazla türleri var. Popülasyonları da hat safhada... Öncelikler bitkilerimi mümkün oldukça sık kontrol etmeye çalışıyorum, geç kaldığımda mücadele zorlaşıyor. Bitlendiğini gördüğ

Atatürk Çiçeği, Noel Yıldızı (Poinsettia)

Resim
Evvet... İşte yılbaşının assolisti Atatürk çiçekleri. :) Şu renk değişimini görmek içim, bütün bir yıl beklemeye değer bence. Bu şahane bitkiler, senede bir kez aralık ortaları ve ocak ayında renkleniyor ve çiçek açıyorlar. Bu gördüğünüz renk yoğunluğu sizi yanıltmasın, o kırmızılar, pembeler ve beyazlar çiçek değil, bitkinin muazzam renk değişimi. Çiçekleri yaprak ortalarında, dikkat çekmeyen, gösterişsiz bir halde gelişiyor ve bitiyor. Bitkinin orjinal yaprak değişimi kırmızıdır, zaman içinde genleri ile oynanarak, pembeleri ve beyaz tonları oluşturulmuştur, hatta son günlerde mavi tonlarını da görüyorum. Açıkçası benim hiç hoşuma gitmiyor. :( Bir de hoşuma gitmeyen diğer ayrıntıdan bahsedeyim ki, bu önemli bir ayrıntı!  Bitki yılbaşlarında aksesuar olarak alınıyor ya da hediye alınıyor. Renk değişimi süresi bitiminde de bakımı zor geliyor ve atılıyor. Oysa bu harika bitkinin bakımı o kadar da zor değil. Eğer onu anlarsanız, yarı gölde ve serin bir ortamda mu

Sıklamen (Cyclamen)

Resim
Soğuk ayların, içimizi ısıtan çiçeklerindendir kendileri. :) Kış aylarında ruhunuz ve gönlünüz şenlensin istiyorsanız, mutlaka edinmelisiniz. Kırmızı, beyaz, pembe tonlarında, bordo, oyalı, ebruli...rengarenk çiçekleri ile baharı yanıbaşınızda hissettirir. Bu bitki yumru köklüdür, eski kitaplarda "Domuzağırşağı" da dendiğini gördüm. Havaların soğuması ile bitki kendine gelir ve çiçeklenme süresi başlar. Çiçekleri havalar ısınana kadar açık kalmaya devam eder, bu zaman mart ay ortalarına kadar sürebiliyor. Çiçekler yaz aylarında tohum bağlar, yine bu zamanlarda ekilebilir. Havalar ısındığında yaprakları sararmaya, pörsümeye başlar ve yavaş yavaş tüm yapraklarınını kaybeder. Aman ha... çiçeğim öldü diye kaldırıp atmayın (ben ilk acemilik zamanlarımda yapmıştım da... ) Soğanını çıkarıp kuru ve karanlık bir alanda saklayabilirsiniz ya da bulunduğu saksıda sulamayı keserek yaz sonuna kadar bekletebilirsiniz.   Havalar soğuduğunda tekrar

Çeşme Papatyası (Argyranthemum frutescens)

Resim
Görmemişin Çeşme Papatyası olmuş, tutmuş her karesini fotoğraflamış. :)) Diyeceksiniz, biliyorum ama, ne yapayım çok güzeller yahu. Bu mevsimde bile susuz kalınca çiçekleri boynunu büküyor. Pek nariniz. Bahçelerde yüzüne bakmadıkları halde de açıyor gerçi ama, benim çiçeklerim daha büyük gibi sanki. :) saksıda fazla şımartıyorum sanırım.

Pembe Sardunya, gözbebeğim benim.

Resim
Şu aralar suyu tamamen kestim. Her sardunya gibi suyu sevmiyor zaten. Toprağı çok kurursa azar azar sularım. Dışarda bırakmaya kıyamadım, duvara asılı halde duruyordu,  küçücük saksısı fırtınaya dayanamazdı. Evin güneş alan bir kısmına koydum, açmaya devam ediyor. Hala küçücük, çiçek açmaktan büyümeye fırsatı olmadı henüz. :) Daha önce de defalarca resimlerini paylaşmıştım, o açıyor, ben çekiyorum. Bakalım ne zamana kadar bu döngü devam edecek.  :)

Sardunya (Pelargonium) Yavru ağzı yeni açıyor...

Resim
Koca yaz geçti açmadı, hal öldü ha ölecek derken, çelikleye çelikleye bir hal olmuştum. Bu yıl çok umutlu değildim artık, onca ölümden döndükten sonra açması mümkün görünmüyordu. Amaaa... ta ta taaa...  Çok güzel açıyor. Rengi tam istediğim gibi. Bu soğukta beni nasıl da sevindirdi. Don yaşamazsak o da mutlu olacak, ben de. :)) Bir köşede diğerleri ile birlikte baharı bekliyorlar. Kırmızıların yanına dikmiştim, bahara acilen ayırmam gerekli, yoksa zamanla kırmızıya döner.

Kalanchoe ( Binlerin Annesi, Aşkın Gözyaşları) Son durum !

Resim
Kalonchoe Daigremontiana  ya da Binlerinannesi, veya Aşkın Gözyaşları... Soğuklardaki son durumunu merak ediyor olabilirsiniz. Bu resimlerde nasıl görünüyorlar. ?  :)) Şu anda soğuklardan etkilenmiş bir halleri yok, son tomurcuklar da açmaya devam ediyor. Erken açanlar solmaya başladı artık. Bir ay kadar bir süre açmış olarak kaldılar diyebiliriz. Daha bir müddet daha devam edecekler açmaya. Sulamayı kestim. Kendi başlarının çaresine bakıyorlar. Tüm gün güneş alan bir köşede o da baharı bekliyor artık.

Sedum Palmeri, Sedum Compressum, Dam koruğu

Resim
Eskiden dam koruğu diye bildiğim sukulent sadece tek tipti. Dağlarda, kaya aralarında sıkça rastlardım. Kayalara yapışık gibi durur, üzüm üzüm dolu dolu yaprakları olurdu, meğer bu da dam koruğu diye adlandırılırmış, bence değil tabi. Zaman geçti, teknolojinin de yardımı ile dam koruklarının pek çok türü olduğunu da öğrendim. :) Her ne kadar ben benzetemesem de, Palmeri de bunlardan biri olarak aramalarda çıkıyor ve benim en sevdiklerimden. Pek çok sukulent türünün şu aralar açma zamanı ve onlar da yavaş yavaş açmaya başladılar. Kaktüslerle aynı aileden olsalar da, sukulentlerin su istekleri daha farklı. Kaktüslerde suyu tamamen kestim fakat sukulentlerde toprak kurudukça hala su vermeye devam ediyorum. Şu aralar, yağmur suyu yettiği için, ekstra katkıda bulunmuyorum o ayrı. :) Tam gün güneş alıyor, dış mekanda bırakıyorum. Kış için muhafazalı bir köşeye aldım, güneşini kesmedim. Yazın sıvı gübre takviyesi verdim. Kışa girerken de çok az granü

Alisyum (Alyssum) Çiçekleri hiç bitmiyor.

Resim
Alisyumlarımın fotoğraflarını ısrarla çekmeye devam ediyorum. :) Onca soğuğa ve fırtınaya inat, hala açmaya devam ediyorlar. Çiçekleri dolu dolu değil artık, uçlarına doğru çiçekleri azaldı. Artık sulamıyorum tabi, yağmur suyu yetiyor onlara. Hemencecik küsmüyor mutlu mutlu yaşıyorlar. Renginden dolayı sanıyorum, beyazı daha dolu dolu görünüyor. Bu arada hala bahar kokuları da devam ediyor.

Şebboy (Matthiola incana), Son durum !

Resim
Şebboyum, assolistim benim. :)) Nasıl da güzel açmışlar değil mi? kış kıyamet, hala capcanlı ve mis kokulular. Diğerleri de tomurcuk geliştiriyor, ha açtı ha açacaklar.  Don olayı falan yaşanmazsa onları da güzel güzel görürüz. Şimdilik bir köşeye hepsini sıkıştırdım. Az da olsa kış güneşinden mümkün olduğunca yararlanıyorlar. Sulamıyorum artık, yağmur suyu yetiyor. Sarı, beyaz ve pastel pembelerin açmasını bekliyorum.

Mercanköşk (Mariorana hortensis)

Resim
Mutfağıma yakın ve elimin altında, taze yeşillikleri kullanmayı çok seviyorum. İki büyük saksıyı sevdiğim yeşil baharatlara ayırmıştım. Maydonoz, nane, kekik ve mercanköşk favorimdir. Fakat nanelerim aşırı çoğalınca saksıya sığamaz hale geldiler, haliyle yaprakları da çok küçüldü, bu yıl sökmek zorunda kaldım, seneye tekrar dikeceğim. Maydonozlarım da iki yıllık zaten, her iki yılda tazeleyip, yeniden ekiyorum. Geriye mecanköşk ve kekik kaldı. Onlar şu anda son derece sağlıklı. Kekik bonsai adayım. Mercanköşk, kekikle karıştırılsa da hiç alakası yok. Tüylü kadifemsi bir dokuda, çiçekleri pembe veya beyaz, yaygın olarak beyaz bulunuyor sanıyorum, benimki de beyaz. Çok hoş, iç gıcıklayıcı bir kokusu var, şahsen hiç birşeye benzetemiyorum kokusunu. Ara ara kırpıp kurutuyorum, dalları tekrar tazeleniyor. Kurusunu bazen çok hafif çaya karıştırarak, bazen de et yemeklerine karıştırarak kullanıyorum. Çok şifalı ve kokusu hoş olsa da, sade içmeyi pek sevemedim. Ben, ilk kez mide rah

İzmir'den Son Dakika!

Şu an inanılmaz derecede yorulmuş ve üşümüş haldeyim. Gece geç gelip, ilgilenemediğim için, sabahtan balkondaki çiçeklerime bakmaya çıktım. Solmuş görünüyorlardı. Birinin de dibindeki çubuk gevşemiş, çıkarıp geri sokayım derken, 20 litrelik saksı büyük bir gürültü ile yere düştü ve paramparça oldu. :( Geceki soğuk havadan dolayı plastikler kıtır kıtır olmuş, dokunduğunuz yer elinizde kalıyor desem, abartmış olmam. Ben düşünememiştim tabii, plastiklerimin ömrünü tamamlamış olabileceğini. Bu kışa denk geldi. Sabah sabah bana iş çıkmış oldu. Önce kırıkları toplayıp, çiçeklerin kalan dallarını ayırıp çelikledim, bir kısmını oraya buraya diktim, sonra da balkonun heryerine saçılan onca toprağı temizledim. Bütün saksıları kibarca yukarılardan indirip bir köşeye istifledim. Yerde geçirecekler kışı artık. Tekrar aynı kazayı göze alamam. Seneye onlarca saksı yenilenecek maalesef. Tüm bunlar keyfimi kaçırmış da olsa, hemen toparlanıp, bir çay demledim ve günün geri kalanını kurtardım.

Aşkın Gözyaşları, güzel çiçekleri ile karın yağışını seyrediyor...

Resim
Önceki kaydımda, aşkın gözyaşlarının açmakta olan resimlerini paylaşmıştım. Şimdi tamamına yakını açmış şekilde, karın yağışını seyrediyorlar.  Donacak diye endişem yok, saksılarda çimlenen yavruları, seneye hayatlarını idame ettirecek nasıl olsa... Önceki kayıtlarında gerekli bilgileri vermiştim, sizi şimdi görüntüleri ile başbaşa bırakıyorum. Bahara doğru önemli detayları paylaşmaya devam ederim. 2010'dan bu güzel görüntülerini ,2011 Aralık ayına kadar seyretmekle yetineceğiz.

İzmir'de kar yağıyor...

Resim
Ne yalan söyleyeyim, uzmanlar ne kadar söylese de, İzmir'de kar yağacağına pek ihtimal vermiyordum. Alışıldık bir durum değil haliyle. Ama dedikleri oldu, hem de fazlasıyla... onlar karla karışık yağmur dedi, sabah dedikleri oldu. Ama şimdi kara döndü...lapa lapa kar yağıyor. Önce yağmurla yağdığı için, muhtemelen birikmeyecek, ama olsun... kaç zaman sonra kar gördük. :) Bir yandan seviniyorum, hayatın doğal akışını yakaladık diye, bir yandan da üzülüyorum, çiçeklerimin büyük bir bölümünü içeri alamadım diye... Dün hassas olduğunu bildiğim bütün çiçeklerimi içeri almaya çalıştım. Tıkış tıkış içeride baharı bekleyecekler. Bir saksı alacak yer kalmadı içeride. Bitki nüfusumun büyük bir bölümü dışarda kaldı. Normal şatlarda soğuğa dayanıklı bitkileri bıraktım fakat, benim balkondaki rüzgarı hepiniz biliyorsunuz, umarım uyum sağlayıp direnç gösterirler, bu sene yapabileceğim hiç bir şey yok. Gözümü yumup metanetli olacağım. Henüz sizlerle tanıştıramadığım pek çok bitkim var,